19 Ağustos 2012 Pazar

iğneada dağlardan sekmece


haziran 2011 de 600 kmlik harika bir rota.
dağlarda tek başına motor gezisi.



saray vize arasındaki yoldan dağa çıkıldı.
longoz ormanları mayıs ayında çok güzel oluyormuş.
longoz ormanların deniz suyu tarafından basması demek.
mayıs ayında hala denizin suyunu görebiliyorsunuz.
bu durum çok zengin bir tabiat ortamının yaratılmasına vesile oluyor.
yaratanın özel bir hediyesi

bu sıcakta gölgeli güzel bir orman yolundan daha güzel ne olabilir.
daha güzeli virajlı yollar olabilir. 





yollarda motor sürerken bol miktarda vücudumuz su ve enerji kaybeder. 
bunu tamamlamak her zaman şart. 






longoz ormanları yolu sivrilerden sonra dönülerek girilebiliyor.
ancak yol 2011in haziran ayında toprak hatta taştı. 
capo bu yollarda çok kararlı yol tutuşu ile gönlümü kazanmıştı. 
ancak selin etkileri çok fazla. burada yolu götürmüş. 
ne yapmalıyım ne etmeliyim diye kara kara düşünemeye başladım.

yol buraya kadarmış. 




aa fidanlığın dibinde imişim :) 
içeriye soruyoruz. burdan geçiş var mı  diye ?
- gel gel motorunla gel.
- tm geliyorum...





motoru içerideki odun ateşinde pişen çayın yanındaki masanın yakınına alıyoruz.
tabiki sekmez anadolu insanından. çay daveti geliyor.
tanışmalar memleketler derken üniversitemin ağaçlarının da buradan geldiğini öğreniyorum.
sivriler köyünün çoğunun kastamonudan geldiğini buraya yerleştiğini öğreniyoruz.
hatta burada kuyu kebabı bile yapıyorlarmış.

çay sonrası servis geliyor ve çoğunluk o servise binip köylerine doğru gidiyorlar.
ben de yoluma devam ediyorum. istikamet iğneada. 
yalnız güzel bir engelim var. 
su geçişi. zor bir geçiş
30cm yükseklikte + debisi yüksek + dibi kum + girişi bayır çıkışı yokuş. + 3 çanta ve riski eşyalar. 
+ tek başıma  = delilik.

caponord rally raidimin bu ana kadar olan tepkisinden yapabilirim. diye düşünüyorum. ben ki kumun üzerinde sürmüş bile değilim. 
sonuç: harika. geçiş tamam. bir kaç güzel kıvrak hareket olumlu sonuçlandı. 

bundan sonra 5,6 km. iğneada. 


akşamki yıldızlar hoşumuza gidiyor. ama pek başarılı çekimler yapamıyoruz. en azından istanbulda bu kadarını da görmek mümkün değil. 



kaldığımız pansiyon.
zombi gibi çıkmışım. 



iğneada aslında bir burun. yukarıdaki haritadan görebilirsiniz.
burada bir kaç güzel gölet var.
bu göletler doğal yaşamı mayalayan faktörlerden bir tanesi.
gezmenizi öneririz. özellikle bahar ayında. 




evet evleri vasat. pek turizm bölgesi gibi değil. 
öğrendiğimiz kadarıyla belediye başkanı pek turistten memnun değil.
etraftaki köpekler sabah yürüyüşlerimizde oldukça rahatsız edici idi. 

muhteşem sandalyem ile telefonumdan bir şeyler okuyorum. 
artık kitap mitap herşey telefonumda. galaxy note.






beraber kaldığımız arkadaşlarımızdan şenol ile beraber iğneadayı keşfetmeye çıktık.
ancak burada şenolun başına bir talihsizlik geliyor. telefon suya düşüyor.


malzememiz sağlam. 


keyifler gıcır. sizce konu nedir ?


denizin sakin duruşu bizi dinlendiriyor.
uzak noktalardaki yeşil manzaralara bakmak insana iyi geliyormuş.
mesela gözü onarıyormuş.
bir kaç macro denemesi yapıyor şenol. arkadaşım web programcısı.
belki işimize yarar birşeyler çekerim diyor.

bunu ben öylesine çekmiştim. 








davetsiz misafirimiz var diyecem ama aslında o biziz.
ev sahibi o.
zavallıcık korkuyor bizden.





burundan yukarı köylere doğru yöneliyoruz.
istikamet limanköy.
burası bir villa köyü.
yukarıdan güzel manzaralar alıyoruz.

















iğneada maceramız bitiyor. artık dönüşe geçiyoruz.
dönüşte yine aynı yollardan ilerliyorum. çok sevdim bu hattı.
giderken duramadığım nehirin kenarında serinliyorum.
bu sıcakta yapılması gereken bir hareket.









böylece yaklaşık 600km den oluşan güzel bir kaç gün geçirmiş oldum.

3 yorum:

meteormete dedi ki...

hep merak etmişimdir iğneadayı :)
meteormete@blogspot.com

Adsız dedi ki...

ellerine sağlık güzel anlatmışsınız adayı özellikle kışın insanlar gidince nüfus bine düşünce bir de o köpekler kışın aç kalınca sabahları çekilen çileyi kat kat artıyor

Mustafa Sarı dedi ki...

sağolun teşekkürler.