24 Mart 2010 Çarşamba

Datça 2010 yarımada gezisi + dönüş

gezimiz devam ediyor. bugün datçayı geziyoruz ve akşama da biraz yol yapmamız lazım.


3.GÜN gezimize devam ediyoruz.












MEHTAP KAFE. 3.gün başlangıç noktamız. evet burası dün tuzlama yaptığımız yer. sabahki görüntüleri.
Datça da herkes güzel bir güne ilkönce dışarda spor sonrada kahvaltı yaparak çok güzel başlıyorlar.
 




ocak ayı olmasına rağmen her taraf yeşil ve çiçeklerle dolu. süper bir yer ya..




psikolojik test. resimde ne görüyorsunuz  :)))


biberlerimi ?

yoksa horozu mu ?
eğer sadece biberleri görüyorsanız ileri sürüş eğitimi almanız gerekiyor :)))))







bu dörtgenler sarmaşığın alt kısmı. şimdi çıplak çirkin ama zamanı gelince muhteşem oluyormuş.











 Artık datça yarımadasını gezme zamanı












  Datçadan güzel pozlar


herşey çok güzel içim içime sığmıyor. çok tatlı bir günde çok tatlı bir yolu çok tatlı bir motorla hem de çok güzel moralle yol alıyoruz.

dsc05482




dsc05484

dsc05485



sık sık fotoğraf için duruyoruz.




denizdeki hareketlilik sudaki ferahlığı çok fazla hissettiriyordu.

dsc05490

dsc05491

dsc05492

dsc05493

dsc05494

dsc05495

dsc05496

dsc05497

dsc05498

dsc05499

dsc05500

dsc05501





Knidosa giderken güzel yerlerde durup fotolar çekiyoruz.






Burası KNİDOS
eski bir şehir. Burası alışveriş merkezi.
dsc05002

dsc05006
dsc05007
dsc05008
dsc05009
dsc05010
dsc05011




dsc05502

dsc05503

dsc05504

dsc05505

dsc05506

dsc05507



 KNİDOS dan ayrılıyoruz. ben dayanamayıp toprak yollara dalıyorum. peşimden ferhat.


 yerler çimen. burada motor kullanmak çok harika.
17
dsc05512

dsc05513


burdan daha güzel yol mu var yaaa

dsc05515








dsc05019
dsc05020
dsc05021
dsc05022


mahallenin çocukları uzaktan bizim motorları kesiyorlar.





ferhat zevkden break dansa başlıyor.






koyun karşısındaki ada.



etraftaki deniz oksijen dolu.


bu manzara çok hoş.



 yol taşlı ve bayır. ben de alışık değilim. geri geri kaçıyor ama arka tekeri kitleyemiyorum. ve düşüyorum.
burda aldığımız telefon tutucu kırılıyor.
Vay anam vay ne oldu motoruma. vaaay..

dsc05028
dsc05029
dsc05030



dsc0


dsc05536

dsc05537

dsc05538



muhteşem güzel ve sakin koyları var. ferhat yazın bile burda enfazla  1-2 ailenin olduğunu söylüyor.

dsc05540



dsc05545

dsc05546

dsc05546ferhat

dsc05547

dsc05548

dsc05549

dsc05550

dsc05551

dsc05552

dsc05553



Burası ferhatın yazın geldiği site imiş.
orda da bi mola veriyoruz. dışarıdan inceliyorum. belki ben de giderim.



ben dayanamıyorum ve ayaklarımı sokuyorum da bu benmiyim.






dsc05555




noluyor burda.
kabus.
elcik ısıtmayı takan özen motorun muhteşem ustalarından biri elciği katledince elcik su koyvermeye başladı. tam virajdayken gaz almadı.
yurdun en güzel yollarında yaşadığımız şeye bakın. işte hiçbir zaman %100 mükemmel eğlence bu dünyada olmuyor. hep eksik hep eksik.

napıyoruz moralleri bozmuyoruz. yanımda taşıdığım portatif süper onarıcı bir arkadaşım var. adı ferhat.
ferhat bir den özel bir moda geçiyor olayı çözüyor. thank you dostum. hala bu çözümle dolaşıyorum. gayet sağlam.


burası ege ile akdenizi yakınlaştıran boğazlardan biri.






5031

dsc05034

dsc05037
dsc05038
d









bir kaç damla yağmur. ferhat hemen tedbileri alıyor. yağmurluklar.


yaban mersini. güzel lezzetli bir meyve. 





. ilk defa görüyorum. ve yabani çilekde yiyoruz.
5 dsc05565



dsc05566








ferhat buralar çok güzel yerler yahu. biz baharda da bi gelelim buralara.







sc05037






karşıdaki adam balık tutuyor. dikkat ormanla deniz dibdibe. cennet gibi bir mekan.







çok çamur var yollarda ama biz onları fotolamamışız. sadece video var. onuda paylaşıcam.























bu noktadan sonra marmaristen karnımızı doyuruyoruz ve sonrasında güzel bir tatlıcıda yol için hazırlanıyoruz. nonstop bafa gölünün kenarında gördüğümüz kalma yerlerinden birine gidiyoruz.
bu otelde ışık falan yanıyor ama nereyi çalarsak çalalım ve ne yaparsak yapalım kimse çıkmıyor. durmuyor basıyoruz ve saat 00:00. önce söke ve sonrasında marmaris yapıyoruz
amacımız marmaris kıyısında güzel bir otelde geceyi geçirmek. işte bu dehşetin başladığı bir nokta oluyor.



Dehşet oteline varıyoruz.


bu noktada neler oluyor. gece 01:00 de vardığımız bu otel bizim kabusumuz. işlemler bitince yatmaya gidiyoruz. bir kaç işlem ben direk uyuyorum. ferhat biraz kalıyor.
dışarıdan müthiş fırtına ve soğuk geliyor. ama bir yerden de müthiş bir duman. ferhat dışarı bakıyor nerden diye ama kaynağı bulamıyor.
çünkü dışarıdan değil kih kih.   sonra panikle beni kaldırıyor. ben tabi amma paniklemiş bu adam yaa diyorum bir şey yok biraz dumanlı işte diyorum içimden.
neyse kalkıp kaynağı arıyoruz. aşağılara inince duman yoğunlaşıyor ve bir odada adamı  yatarken ve sobasını da tüterken buluyoruz.
adamı kaldırıyoruz. diyoruz boğulacaksın. adam bu odun boğmaz falan diyor ve bizi takmıyor. biz ne yapalım diyoruz. battaniye falan istiyoruz.
anlıyoruz ki otelde yalnızca biz varız.
odaya tekrar çıkıyoruz. ben koridorun sonundaki pencereleri açıyorum. belliki gidemiyor ve bizim odayı basıyor diye. sonra bizim camlardan da birini hafif aralıyorum.
işe yarıyor ve duman boşalıyor. ama uyku. uyku pek tutmuyor. ferhata göre horul horul uyumuşum. ben de onu uyudu görüyorum aslında.
neyse 1 kaç saat uyku ile sabah edip kalkıyoruz yola.

işte dehşet otelinin hikayesi bu.











dehşet otelinin balkonundan görüntüler.






4.GÜN
FERHATIN RESİMLERİ































ünlü bir ada burası pelikan mı neydi ?

















hava felaket esiyor. kahvaltı güzel ama portakal suyunca iş yok.








yolda çok yardımını gördüğümüz telefonum. radarları onunla takip ettik.










ulusoy tesislerinde molayı veriyoruz ve karnımızı doyuruyoruz.
fazladan börekleri bile söylüyoruz. ama karnımız çabucak doyuyor.
one bir den feribot kalkış saatinin 18:30 olduğunu öğreniyoruz. ben 22:00 suları diye biliyordum.
atlıyoruz motorlara saat 17:30 gibi. gideriz diyoruz. gece o hareketlilikte kısa bandırma girişini kaçırınca daha mustafa kemal ilçesine kadar gidiyoruz. ordan dönüyoruz.
gece 140 150 lerde basaraktan bandırmaya varıyoruz. ne yoldu Allahım.
bandırmaya girdik nerdeyse 18:25 filan yetişme imkanı yok gibi. yol da acayip tıkalı. huysuz atlar gibi bir ora bir bura derken tam 18:30 da ido gişelerindeyiz.
yalvar yakar oradaki memuru ikna ediyoruz ve kaptanla irtibata girip bizi içeri alıyorlar.
o hengamede pilimiz bitmiş oluyor. ben feribotta uyuyorum. birden istanbula varıyoruz :)))))



Hiç yorum yok: